• BIST 10268.58
  • Altın 2432.948
  • Dolar 32.2359
  • Euro 34.7716
  • Bursa 14 °C
  • İstanbul 15 °C
  • Ankara 16 °C

Yeni yılı çocuklara anlatmanın yolları

Yeni yılı çocuklara anlatmanın yolları
Bayram kutlamaları gibi yılbaşı etkinlikleri de en çok çocukları heyecanlandırıyor.

Çocuklara göre yılbaşı yetişkinlerden farklı olarak bambaşka anlamlar taşıyor. Özellikle "Noel Baba, çam ağacı süsleme, hediye verme, Hindi yeme" gibi etkinlikler çocukların tüm bunların neden yapıldığını sorgulamalarına ve çeşitli soru sormalarına neden oluyor. Anadolu Sağlık Merkezi'nden Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Figen Karaceylan Çakmakçı, "Yeni yıl, çocuklara yeni başlangıçların geleneksel kutlaması olarak anlatılmalı, bu etkinliklerin neden yapıldığına dair somut örneklerle yeni bir yılın yeni güzellikler getireceği aktarılmalı" dedi.

Evlerin, alışveriş merkezlerinin ve okulların süslenmesi, ışıklandırılması, her yerin rengârenk ve cıvıl cıvıl olması onları mutlu ettiği gibi bunların neden yapıldığı konusunda da merak uyandırıyor. Çocuklar için yeni yılın birincil anlamının günlük rutinden kurtulmak olsa da yaş grubuna göre bu algıların değişebildiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi'nden Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Figen Karaceylan Çakmakçı, "Okul çağı çocukları için, arkadaşlar arasında hediye çekilişlerinin yapıldığı, aileden hediye taleplerinin olduğu gün olarak algılanırken, okul öncesi -henüz zaman kavramı gelişmemiş- çocuklarda yılbaşı kavramı eğlence günü, etkinlik günü, hediyeleşme günü, sabaha kadar abur-cubur yiyip oturabileceği bir geceymiş gibi algılanıyor" dedi. Figen Karaceylan Çakmakçı, yeni yıl kavramı ile ilgili çocuklardan gelebilecek can alıcı sorular ve o soruları verilmesi gereken cevapları açıkladı.

"Yeni yıl nedir? Yılbaşı nedir? Niye kutlanır? Niye bu kadar hazırlık yapılır?"

Yeni yıl, yeni başlangıçların geleneksel kutlaması olarak çocuklara anlatılmalı. "Bu gece yeni bir yılın başlangıcı." Yeni başlangıçlar hepimizi heyecanlandırır. Sen, okula ilk başladığın gün çok heyecanlanmıştın, çünkü okulun ilk günüydü. Senin için yeni bir başlangıç olmuştu ve senin için iyi olmasını istemiştik. Yeni başlangıçlarda her şeyin güzel olmasını, isteklerimizin, hayallerimizin, yapmak isteyip yapamadıklarımızın gerçekleşmesini ümit ederiz. Sen okula ilk başladığın gün nasıl heyecanlanıp, iyi şeyler olmasını dilediysen; yeni bir yıl da iyi dileklerimizin olmasını temenni ettiğimiz zamandır. Ailemizle, sevdiklerimizle bir arada olabildiğimiz, hedeflerimizi tekrar gözden geçirip beraber olabildiğimiz bir başlangıç noktasıdır yılbaşı" gibi çok ayrıntıya girilmeden açıklama yapılmalı. Özellikle soyut düşünce becerisi gelişmemiş okul öncesi çocuklar için hayatlarından verilecek somut örnekler konunun daha anlaşılır olmasını sağlayabilir.

"Neden 31 Aralık'ta bu kutlamaları yapıyoruz?"

"Dünyadaki ülkeler bir araya gelip ortak bir zaman kavramı oluşturup, bir çizelge oluşturmuşlar. Bu ortak çizelgeye de takvim adını vermişler. Tarihler bilinsin ki; ne zaman ne yapılacağı planlanabilsin, kim ne zaman doğmuş, hangi tarihte ne olmuş hatırlanabilsin. Örneğin takvim olmasaydı biz senin doğum tarihini hatırlayamazdık." gibi basit bir açıklama, takvim üzerinden açıklama yapılması konun anlaşılır olmasını sağlayabilir.

"Çam ağacı neden süslenir?" "Noel Baba kimdir?"

Çam ağacı neden süslendiği, Noel Baba'nın kim olduğu gibi sorular; masalsı unsurlarla ailenin kendi inancına göre çocuğa aktarılabilir. Bazı kültürlerde bunun bir gelenek olduğu, aynı bizim şeker bayramlarında çocukların şeker toplaması gibi, ağacın süslenip altına "Noel Baba'nın" çocuklara hediyeler koyarak yeni yılın gelmesinin kutlandığı anlatılabilir. Özellikle masalsı bir dünyada yaşayan okulöncesi dönem çocukların Noel Baba inancını sarsarak hayal kırıklığı yaratmamak gerekir. Noel Baba'nın çocukları çok seven bir insan olduğu, çocuklara hediye vermekten mutluluk duyduğu, sürprizler yaptığı anlatılabilir. Daha büyük yaş grupları için eski zamanlarda böyle bir insanın yaşadığı ama şimdi o inancın devam ettirildiği söylenebilir.

Yılbaşı gecesi aile birlik ve beraberliğine yönelik anı biriktirme için bir fırsat olabilir

Yılbaşı etkinliklerinin kapsamı ve biçimi biraz değişmiş olabilir. Mısır patlatılıp, kestane pişen, tombala oynayarak saat 12'nin heyecanla beklendiği yılbaşı geceleri biz büyükler için anı biriktirdiğimiz ve unutamadığımız geceler olduysa; neden şimdi bu gelenek devam etmesin ve çocuklarımız da anı biriktirme şansına sahip olmasın.Evden çıkmakta zorlanıyor, kalabalık ortamlarda bulunmak istemiyor, tünele girmekte, sinema veya tiyatroya gitmekte hatta kapalı otoparklarda bulunmaktan ve asansör, uçak, otobüse binmekten korkuyorsanız agorafobi olabilirsiniz! Uzmanlar bu durumun kişilerde kontrol kaybı, kalp krizi ve ölüm gibi düşüncelere sebep olduğuna dikkat çekiyor.

Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi'nden Uzm. Klinik Psikolog Serkan Elçi, agorafobi hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.

"Çoğu insan bazı şeylere karşı korku yaşamaktadır. Bunlar; doğaüstü varlıklar, hayvanlar veya evde yalnız kalmak gibi şeyler olabilir. Agorafobi ise kelime anlamı olarak alan korkusu anlamına gelmektedir" diyen Serkan Elçi,

"Bu korku, kişinin bir alana sıkışmış hissi yarattığı, utanılacak bir duruma düşecekmiş gibi düşündüğü, panikleyip, bulunduğu ortamdan çıkamayıp, kaçamayacakmış gibi gelen bir anksiyete bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. Kontrolü kaybedip delirecekmiş gibi, kalp krizi geçirecek hatta ölecekmiş gibi düşüncelere sebep olmaktadır. Bu hale vardığında da kimsenin kendisine yardım edemeyeceğini düşünmektedir. Kişi bu düşünceyle beraber ya evden dahi çıkmak istememekte ya da yanında güvendiği birinin varlığını istemektedir" şeklinde konuştu.

En çok, panik bozuklukla birlikte görülüyor

Agorafobinin en fazla panik bozuklukla birlikte görüldüğünü belirten Elçi, "Hatta birçok belirtileri birbiriyle örtüşmektedir. Fakat panik bozukluk kendini ataklarla göstermektedir. Bu atakların zamanı, yeri hiç belli olmayabilir; fakat agorafobide özellikle bir alan olması gerekmektedir. Bu alanlar spesifik olacağı gibi, ev dışı tüm alanlara da yayılabilmektedir. Oluşan olumsuz düşünce içeriği sinir sistemini de uyarmakta, bu uyarım da vücudun alarm moduna geçmesine neden olmaktadır" dedi.

"Agorafobi temelde anksiyete bozukluğu çatısı altında bulunduğu için diğer anksiyete bozuklarının yaşanması da agorafobinin zaman zaman kendini göstermesine neden olabilmektedir" diyen Klinik Psikolog Serkan Elçi, "Çünkü birçok rahatsızlıkta olduğu gibi kendi içinde yer değiştirmesi mümkündür. Bu hastalıklar panik bozukluğun yanı sıra; yaygın anksiyete bozukluğu, sosyal fobi, obsesif kompulsif bozukluk (takıntı hastalığı), travma sonrası stres bozukluğu, madde kullanımının sebep olduğu anksiyete bozuklukları ve özgül fobilerdir. Bunların dışında depresyon ve bazı kişilik özellikleri ile birlikte de görülebilir" diye konuştu.

Agorafobinin belirtileri nelerdir?

Klinik Psikolog Serkan Elçi, agorafobinin belirtilerini şöyle sıraladı:

- "Kişi evden çıkmakta zorlanıyor veya tek başına çıkmıyorsa,

- Kalabalık ortamlarda bulunmak istemiyorsa,

- Tünele girmekte, sinema veya tiyatroya gitmekte, kapalı otoparklarda bulunmakta, MR cihazı gibi dar alanlarda bulunmakta zorlanıyorsa,

- Asansör, uçak, otobüs gibi yerlerde bulunamıyorsa,

- Bu tür yerlerde bulunduğunda panikleyip, nefes darlığı çekeceğini, bayılacağını, kalp krizi geçireceğini veya bayılacağını düşünüp, istediği zaman o ortamdan çıkamayacağını düşünüyorsa,

- Günün büyük bölümü bu kaygılar ile geçiyorsa,

- Kaygılar aile, iş veya okul yaşantısını etkiliyorsa,

- Bu kaygıyı kontrol altına alamıyorsa,

- Yaşanan bu durum 6 aydan daha uzun süredir devam ediyorsa agorafobinin varlığından söz edilebilir."

Obsesif kişilik özellikleri olanlarda daha sık görülüyor

Temel sorunun kontrolü kaybetmek olduğu için, kişinin kontrolün kendisinde olmadığını düşündüğü alanlarda bu rahatsızlığın açığa çıktığını ifade eden Elçi, "Bu durumun kişilik özellikleri ile de bağlantılı olduğu söylenebilir. 'Mükemmeliyetçi' diye tanınan obsesif kişilik özellikleri olanlarda bu rahatsızlığın görülme sıklığı daha fazladır. Çünkü bu kişilik özelliği 'hep ya da hiç' ilkesi ile hayatını sürdürmektir. Yani uçağa bindiğinde ya çok rahat olacak ya da hiç binmeyecektir" diyerek, agorafobinin hangi durumlarda meydana geldiğini şu şekilde ifade etti:

- "Sinir sistemi ile bağlantılı olarak biyolojik nedenler varsa,

- Kişi taciz, tecavüz, doğal afet, beklenmedik yakın kaybı gibi herhangi bir travmaya maruz kaldıysa,

- Ailede bu tür bir rahatsızlığı olan birisi varsa ve kişiyle uzun süre birlikte vakit geçirmiş, model aldığı biriyse,

- Metro, uçak, asansör gibi kontrolün kendisinde olmadığı alanlar olduğunda agorafobi meydana gelebilir."

Agorafobi hastalarının psikiyatrik destek alması gerekiyor

"Kişinin öncelikle korktuğu, kaygı duyduğu alanın ne olduğunu kavraması ve 'kademeli' olarak bu alana kendini maruz bırakması önemlidir. Eğer denemelerle bunu başarabiliyorsa agorafobi noktasına gelmeden bu kaygısını yenmiş olacaktır" diyen Serkan Elçi,

"Fakat tanı alacak düzeyde olan agorafobi hastalarının psikiyatri başvurusu yapması gerekmektedir. Psikiyatrik olarak tablo oluşturulmasından sonra terapi süreci devreye girmelidir. En yaygın olan 'bilişsel davranışçı terapi' yöntemidir. Bu terapi yöntemi ile kişi zihninde bu kaygıyla birlikte neler olduğunu görüyor olacak, olası sonuçları hesaplayabilecek, aşamalı olarak da bu kaygının üzerine gidebiliyor olacaktır. Bunların yanı sıra hangi durumların bu kaygıyı tetiklediği, kaygı geldiği zaman nasıl üstesinden geleceğini, sosyal ortamda bu kaygıyı nasıl kontrol edebileceğini de kişi öğreniyor olacaktır. Bir diğer terapi ise EMDR terapisidir. Genellikle travma tedavisinin terapi yöntemi olarak bilinse de agorafobi gibi anksiyete bozukluklarında da oldukça işlevseldir. EMDR ile kişinin negatif düşünce içeriği ele alınır ve sistemik olarak kişi bu düşünceye karşı duyarsızlaştırılır. Son olarak son dönemlerde bazı kurumlarda kullanılmaya başlanan sanal gerçeklik gözlükleri ile de agorafobi oldukça olumlu sonuçlar vermektedir. Sanal gerçeklik gözlüğü ile bir terapistin kontrolü dâhilinde MR cihazı, kapalı alan, yükseklik, asansör vb. kaygılar çalışılmakta, sanki o anı yaşıyormuşçasına kontrollü şekilde kişiler bu kaygıdan kurtulmaktadır" şeklinde konuştu.

Verilen egzersizlere uyum sağlanması, tedavi sürecini hızlandırıyor

Serkan Elçi, "Eğer kişi agorafobiden dolayı evden çıkamayacak hale gelmişse, başlangıç aşamasında internet üzerinden görüntülü konuşma yapılması mümkün olup, ileri evrelerde bu tür tedavilerin yapıldığı hastanelere yatış gerekebilir" diyerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu tedavi süreçlerinde kişinin terapistine güveni, verilen egzersizlere uyum sağlayabilmesi, tedavi esnasında alkol, uyuşturucu vb. maddelerden uzak kalabilmesi de iyileşme sürecine hız kazandıracaktır."

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Crohn hastaları nasıl beslenmeli08 Mayıs 2024 Çarşamba 11:42
  • Sekonder İnfertilite nedir?08 Mayıs 2024 Çarşamba 11:24
  • Fazla D vitamini zehirleyebilir!08 Mayıs 2024 Çarşamba 09:07
  • Uzmanlar uyarıyor!07 Mayıs 2024 Salı 13:02
  • Epilepsi ihmale gelmez07 Mayıs 2024 Salı 11:33
  • Bal arıları tehdit altında07 Mayıs 2024 Salı 09:00
  • Astım hastalarına 10 kritik uyarı07 Mayıs 2024 Salı 08:56
  • Huzursuz Bağırsak Sendromu nedir?06 Mayıs 2024 Pazartesi 15:35
  • Uzmanlar uyarıyor!06 Mayıs 2024 Pazartesi 14:39
  • Sıcak havalarda diş hassasiyeti artıyor06 Mayıs 2024 Pazartesi 12:11
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2015 Bursa Bakış | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0224. 408 35 78- Haber İhbar Hattı: 0544.201 80 43 Faks : 0224.408 35 78