• BIST 9716.77
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • Bursa 16 °C
  • İstanbul 18 °C
  • Ankara 21 °C

Çamurlaşan medya çürüyen siyaset!

Kemal Cankaya
Medyanın her türlü versiyonunda siyasi aktörler ile ilişkiler son dönemlerde büyük bir dönüşüm içine girdi. Maalesef ki, bu dönüşüm haberciliğin temeli olan objektif olma kriterlerini yerle bir etti.
Özellikle sosyal medyada dolaşan bir paylaşım; “birini okuyorsan, diğerlerini okumana gerek yok”
Bu durum ülkemizde medyanın geldiği içler acısı bir durumdur. Manşetler, başlıklar, yazılar imla hatalarına kadar aynı. Bunun sebebi, haberciliğin yerini, kurumların ve piar ajanslarının haber servis etmesi.
 
Son dönemlerde ise özellikle iktidardan yana ve koşulsuz taraf olan gazeteler, kamuya haber verme ve bilgilendirme yerine, erklerin duyurmak ve göstermek istediklerini servis eden yapılara dönüştü.
Gazete ve kendini “gazeteci” olarak tanımlayanların tetikçi, iftiracı, yalanla beslenmiş yancı diyebileceğimiz siyasetin paydaşları, kalemlerini, onurlarını üç kuruşa satar hale geldiler.
 
Seviyenin düştüğü değil, olmadığı günümüz medyasında kendi ahlaksızlık ve edepsizliklerini örtmek adına, “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” anlayışına sıkı sıkıya sarılanlar kendi pisliklerini örtmek için karşı gördükleri kalemlere, siyasilere çamur atmaktan bir nebze bile çekinmiyorlar.
 
Medyanın birde kıblesiz cambazları var ki; “daha düne kadar canı kadar çok sevdikleri” yerel yöneticileri nemaları kesildiğinde, karşı cenaha geçerek her türlü tetikçilik faaliyetinde marifetli birer kalem haline geliyorlar.
Hatta bazılarının ar perdesi öylesine paçavra olmuş ki, belediyelerin basın bürolarını arayarak reklam talebinde bulunuyorlar. Olumsuz cevap aldıklarında ise bel altı vurarak amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar.
Hele ki, o kurumda çürümüşlük ve kokuşmuşluk varsa, amaç hasıl oluyor ve tetikçi kalemler o kurumu adeta teslim alıyorlar.
 
Siyasetin kokuşmuşluğu, kurumların çürüklüğü yüzünden şirret, ar perdesi yıkılmış, ahlaki değerleri yerle bir olmuş ve en vahimi cinsel kimliklerini kullanarak kendilerince “gastecilik” yapmaya çalışan zavallılar olduğu medyanın neresini tutsanız elinizde kalıyor ve meslek itibarsızlaşmaya başlıyor.
 
Bursa, her ne kadar büyük olsa da, medya camiası açısından sayısal anlamda küçük bir yer. Bu yüzden
kulağımıza öylesine bilgiler fısıldanıyor ki, duyduğumuzda yüzümüz kızarıyor. Umarım anlatılanlar doğru değildir.
Ancak; “aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz” sözü akla düşüyor. Temennim, söylenenlerin doğru olmaması ama, yaşananlara ve gelişen olaylara bakınca da, ateş olmayan yerden duman çıkmaz sözü akla düşüyor.
Dijital baskılardan çıkarttıkları kağıt tomarlarına kendilerince “gaste” ve kendilerine de “gasteci” diyen bu insanımsılar bir siyasi kimlik veya kuruma kendilerince taktıklarında görüyoruz ki bozuk bir psikoloji içinde adeta şizofrenik bir kimlikle günlerinin her dakikasını bir şeyler yazmak için kendilerini programlamışlar. Bu tür canlıların muhakkak ki tıbbi/psikolojik bir tedaviye ihtiyaç duydukları açık. Ancak bunu onlara kabullendirebilmek neredeyse imkansız. Tipik ruh sağlığı sorunu.
 
Medya camiasının bu duruma gelmesinde en büyük etken ise siyaset kurumu. İktidar veya muhalif tüm yapıların bu durumdan sorumludur. İlkesiz, omurgasız, liyakatsız siyaset sonunda kurumlar çürümüşlük ve kokuşmuşluğun içinde cebelleşirken, bu sırtlanlara gün doğdu. Sevdikleri en güzel hava. Çürümüşlük ve kokuşmuşluğun tadını çıkarmaya, nemalanmaya çalışıyorlar. Zira aslında bildikleri tek iş bu.
Bu sırtlanlara taviz vermeyen, her halükarda onurlu, kendine güvenen çok az sayıda siyasetçileri tenzih ediyorum.
 
Yerel seçimler sürecinin başlaması ile birlikte, seçim pastasından pay almak için, zübükce takla atan gazete yöneticilerine ne demeli?
Gazeteleri ziyaret eden Belediye Başkan adaylarına soru soran yazara, Başkanı neden zor durumda bıraktın diyerek ayar vermeye çalışan gazete yöneticilerinin küçülmesi gerçekten çok utanılacak bir durum.
Bir gazetede köşe tutan, yönetici olanlar, sanıyorlar ki, oralar onlar için ömür boyu baki yerler.
Hiçbir insan vaz geçilmez değil, dünyanın dört bir yanında mezarlar vaz geçilmezlerle dolu.
Koşullar şartlar ne olursa olsun, onurlu bir birey olmak, haksızlığa adaletsizliğe karşı diz çökmemek olmalıdır.
 
Amma velakin sınıflı toplumlardan günümüze kadar, ezenle ezilenin mücadelesi sürerken, insan olma onuru yitirtenler, gücün karşısında köle olarak tarihler boyu bir sürüngen gibi yaşamaya devam etmişlerdir. Çamurlaşan medyanın, çürüyen siyasetin algısı ile toplumun yarısı köleleştirilmeye mahkum edilmiş.
 
 
 
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2015 Bursa Bakış | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0224. 408 35 78- Haber İhbar Hattı: 0544.201 80 43 Faks : 0224.408 35 78